Sırlarımız Kadar Hastayız
Recall Healing danışmanlık verirken kullandığım tekniklerden birisi. Yeni Alman Tıbbı’nın kurucusu Dr. Hamer’ın kendi tecrübesinden hareketle, hastalıkların biyolojik bir reaksiyon olduğu ve aslında duygusal çatışmalar ile aile sisteminden gelen aktarımsal travmalarla bağlantılı olduğu görüşüne dayanan bir teknik. Tekniğin kurucusu Gilbert Renaud, eğitimde ‘Sırlarımız bizi hasta ediyor. Ne zaman göz ardı edilen bir olay ya da yok sayılan bir kişi varsa aile klanında, mutlaka onu açığa çıkartacak bir şey olur.’ demiş ve otizmli bir çocuğun hikâyesini anlatmıştı.
Anneanne otizmli torununu getiriyor Gilbert’e.
Gilbert soruyor; ‘Annesi nerede?’
‘Annesi çalışıyor ben getirdim.’ diye cevap veriyor anneanne.
‘Öyleyse senin sırrın ne anlat bakalım.’ diyor Gilbert. (Annenin değil anneannenin getirmesi de boşuna olmuyor muhakkak ki.) Anneanne şaşkın fakat ümitle anlatıyor.
Anneanne 16 yaşında iken birisiyle birliktelik yaşıyor ve bir erkek çocuğa hamile kalıyor. O kadar korkuyor ki bu durumdan o çocuğu doğurup başka bir şehirde evlatlık veriyor ve geri dönüp başka birisiyle evleniyor. İlk oğlundan da kimseye bahsetmiyor. Yani “sır” olarak saklıyor. Sonra ikinci evliliğinden de bir kız ve bir erkek evladı oluyor. Herkesin 1 numara sandığı kız evladı aslında 2. çocuk. ve o 2. çocuk olan kızının ilk çocuğu olan erkek bebek otizmli olarak doğuyor.
Saklanan sır ortaya çıkınca anneanne gelip bu hikâyeyi ve olanları kızına ve oğluna anlatıyor. Anlatmasıyla da müthiş bir rahatlama duyuyor. En küçük çocuk merak edip bu evlatlık verilen kardeşi araştırıp buluyor. Tüm bu olanlardan sonra otizmli göz teması kurmayan ve konuşmayan çocuk anneannesinin önüne gelip gözlerine bakıyor ve ‘Ağlama anneanne seni seviyorum’ diyerek konuşmaya başlıyor.
Bu olayda anneannenin yok saydığı ilk erkek çocuk ile kızının ilk erkek çocuğu doğum sırasında aynı sıradalar ve otizmli olan yeğen aslında evlatlık verilen dayısının hikâyesiyle dolanık halde, yani onun enerjisiyle titreşimde. Dolayısıyla sır olarak saklanan olay ortaya çıkıp yok sayılan çocuk kabul edilip aileye dâhil edildiğinde, o sırrı taşıyan çocuk da iyileşiyor.
Sırlarımız aile klanında böyle böyle aktarılıyor işte. Dolayısıyla aile içinde aynı doğum sırasında bulunduğumuz kişilerin hayat hikâyesi önemli. Karmadan bahsediliyor her yerde, dinî literatürde kul hakkı diyoruz. Nerede ne yapıyorsak, hangi adımı atıyor hangi izleri bırakıyorsak, bir gün hepsi bir yerlerde karşımıza çıkıyor, çıkacak. Aile sistemi içinde var olan her birey kabul edilmeyi hak ediyor çünkü. Öyleyse hikâyelerimize sahip çıkalım…*
*Yeni Alman Tıbbını merak ettiyseniz, konuyla ilgili yazıma blog kısmından ulaşabilirsiniz.
Sevgiler,
Büşra Betül.