Bruce Lipton* devam ediyor;

Bizler kollektif olarak gerçekliği yaratıyoruz. Dolayısıyla kendinize baktığınızda, sizler tek bir varlık değilsiniz. 50 trilyon hücre topluluğundan oluşuyorsunuz. “Topluluk” kelimesini anlamak önemli. Her bir hücre akıllıdır ama topluluk içinde kendi bireysel akıllarını bırakırlar ve merkezi sese tepki verirler. Topluluk bir şeyi temsil eder ve o bir şeye “organizma” denir. O toplulukta bir hücre merkezi, sesi takip etmelidir. Merkezdeki ses “öl!” derse, hücreler ölür. O merkezi ses, ‘zihin’dir.

Şimdi size zihnin iki kısmının doğasından ve bazen hayatlarımızı kontrol etmede neden problem yaşıyoruz bunlardan bahsetmek istiyorum.

Öncelikle zihnin nasıl çalıştığını ve rolünü konuşmak istiyorum.. İlk olarak, çevreden sinyaller vardır; içsel ve dışsal (İçsel ve dışsal çevre). Beyin yani beynin fonksiyonu sinyalleri algılar ve sonra da bu sinyalleri yorumlar. Sonra da genetiği ve davranışları kontrol etmek için bilgiyi hücrelere yollar. Dolayısıyla, beynin fonksiyonu: “algılama”. Buradan beyin, zihni yaratıyor.

Şimdi, “plasebo etkisi” diye bir şey duyuyoruz. Plasebo etkisi, çok olumlu bir düşünceye sahip olduğunuzda bir şey sizi şifalandırabilir. Hattâ bu bir şekerden oluşmuş ilaç da olabilir ve siz bunu bilmezsiniz. Siz bunun gerçek ilaç olduğuna inanırsınız ve buna inandığınız için de onunla iyileşebilirsiniz. Aslında ilaç sizi iyileştirmemiştir, düşüncesi sizi iyileştirmiştir. İstatistikler, tüm tıbbi iyileşmelerin -buna ameliyatlar da dahil- üçte birinin plasebo etkisi sonucu olduğunu söylüyor. “Plasebo etkisi” olumlu düşünceye sahipken meydana geliyor.

Peki olumsuz düşüncede ne oluyor? Bunu tıp size söylemez. Olumsuz düşünce vardır ve bununda etkisine  da “Nosebo etkisi” denir. Olumlu düşünce gücü sizi nasıl iyileştirirse, aynı şekilde olumsuz düşünce de sizi öldürebilir. Her ikisinde de aynı etki vardır. Bir tanesi daha olumlu, bir tanesi ise daha olumsuzdur. Ancak, sağlığınız üzerindeki etkileri tam olarak aynıdır! Bir tanesi sizi iyileştirirken, diğeri sizi hasta yapar.

 Olay şu; olumsuz düşünce kemoterapinin tüm etkilerini yaratabilir!!!

O zaman şimdi şunu düşünün: Eğer bir doktor sizin bir hastalığınız olduğunu ya da öleceğinizi söylerse ve siz de uzman diye doktora inanırsanız, inancınız hastalığı size verir ve ölmenize neden olur!

Amerika’da, Güney’de, Vaftizci Köktendinciler diye dini bir grup var ve bu tek grup, kendilerini ekstazi (kendinden geçme), dini ekstazi haline sokuyor ve Tanrı’nın onları koruduğuna inanıyorlar. Onlar yılanlarla çalışıyorlar, zehirli yılanlarla, çıngıraklı yılanlar gibi.. Hattâ yılana kendilerini sokturuyorlar ve onlara hiç bir şey olmuyor!

Şuna bakın.. Bazıları toksik/zehirli dozlarda striknin (kargabüken özü) içiyorlar ve o inanç halindeyken, bu onları etkilemiyor.

Eğer toksik bir zehir içebiliyorsak, o zaman yiyeceklerdeki, havadaki ve diğer her şeydeki toksinler için neden endişe duyuyoruz ki?! Çünkü, toksinlerin bizi öldürebileceği inancına sahibiz de ondan. Ancak, bunu bilmeme rağmen striknin içmem!! Neden mi? Çünkü, benim inancım onların inancı kadar kuvvetli değil!

Dolayısıyla; eğer çok güçlü inançlarla yetişip programlanırsak, şu anda olduğumuzdan çok daha güçlü hale gelebiliriz.

*Amerikalı Biyolog/İnancın Biyolojisi kitabının yazarı.

Okyanusum.com sitesinden alıntı/Video linkine buradan ulaşabilirsiniz.