Bruce Lipton* anlatıyor:
Size gerçekten de hücrelerin nasıl çalıştığının bilimini göstereceğim ve bugün dünyadaki çoğu doktordan daha çok bilgiye sahip olacaksınız. Çünkü, onlar halâ genlere inanıyorlar. Sizler 50 trilyon hücreden oluşuyorsunuz ve hücreler canlı varlıklar. Dolayısıyla, sizler yalnız değilsiniz.
Bedeninizdeki her hücre, içinizde eksi voltaja ve dışınızda da pozitif voltaja sahiptir. Her bir canlı hücre bir pildir. Her bir hücre yaklaşık 1.4 volttur. 50 trilyon çarpı 1.4 volt, şu anda bedeninizde 700 trilyon volt elektrik yapar. Eğitim ve meditasyonlar ile bu enerjiye odaklanabilirsiniz. Buna “Çi” denir ve siz bu enerjiyi şifa için kullanabilirsiniz. Dolayısıyla kendinizi fiziksel bir varlık olarak görürken; yeni fizik, sizin şu anda birbiri ile etkileşimde olan “enerji dalgaları” olduğunuzu söylüyor.
Tüm hayvanlar ve tüm bitkiler titreşimle/titreşerek iletişim kuruyorlar. Ceylan, aslana gidip de “Sen benim arkadaşım mısın?” demez. Çünkü, bir mesafeden enerji hissedilebilir ve ceylan onun yanına kötü titreşimlerden/hislerden dolayı gitmez. Eğer bizlere küçükken titreşimlere karşı hassas olmamız söylenseydi, kötü ilişkiler ve kötü yerlerde kendimizi bulmayabilirdik. Ama genellikle hislerimizle ilerlememiz ve insanların söylediklerini dinlememiz söylenir.
Olay şu; tüm organizmalar titreşimle iletişimde olurlar. İyi bir yerde mi, yoksa kötü bir yerde mi olduklarını titreşimleri OKUyarak bilirler. Biz insanlar bu beceriye sahibiz ama bunu kullanmak için eğitilmedik.
İnsanları gördüğümüzde, burada siz dinleyicilere baktığımda ya da siz bize baktığınızda, insanları fiziksel parçacıklar ya da makine olarak görürüz. Ama bu bir illüzyondur! Çünkü, bizler etkileşen dalgalarız. Bu yüzden, sadece alanın içinde olarak, bir insan diğer bir insanı etkileyebilir. Ve bugün fizik, fiziksel olanı değil titreşimleri çalışıyor ve inceliyor. Kuantum fiziğinde bizler parçacıkları çalışmayız, dalgaları ve dalga girişimlerini çalışırız. Tüm dalgaların bir araya gelmesine “ALAN” deriz. Dolayısıyla, atomlardan meydana geliyorsunuz ama “alansınız” da!
Her şeyle bağlantıdasınız, her şeye bağlısınız. Çünkü, dalgaları ayıramazsınız!
Şimdi sizlere düşüncelerinizin nasıl dışarı çıkıp, dışardaki yaşamınızı etkilediğini göstereceğim. Bu, yeni bir teknoloji olan Magnetoensefalografi (MEG). Daha eski teknoloji EGG’de cildinize teller yerleştiriliyor ve beyin aktiviteniz OKUnuyordu. MEG’de ise kontrol çubuğu kafanıza dokunmuyor bile. Beyin aktivitenizi beyninizin dışında okuyabiliyorsunuz. Bu sihir değil.
Düşünceleriniz, beyninizin içinde sınırlı değildir. İnsanların parçacık olmadığını, dalgalar olduğunu ve dalgaların birbirine karıştığını/dolandığını söylüyorum.
Bağlantıda olduğunuz insanlarla dolanık haldesiniz.
Şu duruma pek çok kişi aşinadır: Yıllardır görmediğiniz bir kişiyi düşünün. “Arkadaşım John’u 10 yıldır görmüyorum” derim ve telefon çalar, arayan John’dur ya da ondan bir mektup gelir. Tıpkı plasebo/nosebo gibi. Birisi hakkında olumlu düşündüğünüzde, o kişi de sizinle iletişim kurmak için çaba harcar. Ama bu durum iki şekilde de işler. Eğer biri hakkında olumsuz düşünüyorsanız, nerede olurlarsa olsunlar sizin hakkınızda olumsuz konuşma yaparlar.
Dolayısıyla şunu fark etmek çok önemli; düşünceleriniz ve yargılarınız sadece sizinle bağlantılı değil, ayrıca hakkında konuştuğunuz insanlarla da bağlantılıdır. O zaman insanlar şunu bilmelidir ki; eğer doğru frekansı çıkarırsanız, kristal bir kadehi bile patlatabilirsiniz! Buna harmonik rezonans veya yapıcı girişim denir. Sizler tıpkı beyninizle diyapazon (ayarlama-ses çatalı) gibi olursunuz; düşüncelerinizin frekanslarını yayınlarsınız.
Hangi kadeh düşüncelerinize tepki verir? : Sizin düşüncelerinizle uyumlu şekilde rezonansa giren!
Eğer, korku içinde yaşarsanız, Dalai Lama’yı aktive edemezsiniz, onun yerine Scarface (gangaster) ortaya çıkar. Dolayısıyla düşündüğünüzde, dünyada düşüncelerinizle bağlantılı bu tarz şeyleri harekete geçirip aktive edersiniz. Soyguncu, caddede yürüdüğü farklı insanlardan hangisine saldıracağını seçmeye çalışır. Aralarında en çok korkanı seçer! En çok korkan, korku yayını yapıyordur, korku titreşimi yolluyordur ve bu da soyguncuyu çağırmak anlamına gelir. Soyguncunun bir şey yapmasına gerek yoktur. Gider ve “bummm” ve bu haldeki herkes de ona her şeyini verir.
Bu bireysel olarak bu şekilde işlerken, bir grup insanla çok daha güçlü hale gelir. Yeterince insan savaşmaya hazır olmadan savaşamazsınız!..
Devamını buradan okuyabilirsiniz.
*Amerikalı Biyolog/”İnancın Biyolojisi” kitabının yazarı.